Salı, Şubat 12, 2013



Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti.Asıl eksiklik, çareyi başkasında aramaktı. Hayatın matematiği farklı;iki yarımı toplayınca bir etmiyor. İnsan tek başına mutsuzsa başka biriyle demutlu olamıyor.Önce yalnızdık.9 ay boyunca karanlık bir yerde dışarı çıkmayı bekledik ve dünyaya ağlayarakgeldik. 
Pişman gibiydik. Ya da mecburen gelmiş gibi.Biraz büyüdükten sonra, kendimizi bildiğimiz anda, içimizi kemiren, kalbimizikurcalayan o tuhaf duyguyu hissettik: Bir yerde bir eksik var dedik.Korktuk.‘Bunun sebebi ne?’ diye sorduk kendimize. Cevabı yapıştırdık:‘Demek ki sahip olmadığımız bir şeyler var.O yüzden eksiklik hissediyoruz’. Peki, neye sahip olmamız gerekiyor?Çocukken ‘yaşımız küçük’ diye düşündük. Her istediğimizi yapamıyoruz.Kurallar, yasaklar var. Büyüyünce her şey yoluna girecek.Büyüdükçe bir şey değişmedi.Yine huzursuzduk. İçimizden bir ses aynı sözcükleri fısıldıyordu:‘Bir eksik var. Kafamız karıştı. Nasıl kurtulacağız bu iğrenç duygudan?Nasıl geçecek bu? 
Aklımıza yeni cevaplar geldi: Okulu bitirince geçecek. İşe girince geçecek.Para kazanınca geçecek. Tatile gidince geçecek. Okulu bitirdik. Diploma aldık.İşe girdik. Kartvizit aldık. Çalıştık. Para kazandık. Taşındık. Araba aldık.Çalıştık. Eve yeni eşyalar aldık. Tatile gittik. Dans ettik. Terfi ettik.Kartviziti değiştirdik.Daha çok çalıştık. Daha çok para kazandık. Çalıştık. Çalıştık.Geçmedi.’Bir yerde bir eksik var’ hissi, hala orada duruyordu.Bu sefer de ‘Sevgilimiz olunca geçecek’ dedik. ‘Yalnızlığımız sona erince builletten kurtulacağız.‘Beklemeye başladık. 
Derken, biri çıktı karşımıza aşık olduk. Ve anında başka biri olduk.Daha güçlü, daha güzel, daha akıllı biri. Hesap cüzdanları, kartvizitler,hatta ilaçlar bile böyle hissetmemizi sağlamamıştı.Sevgilimizin gözlerinde, daha önce bize verilmemiş kadar büyük sevgi vehayranlık gördük.Sevgilimizin gözlerinde Tanrı’ yı gördük.Işığı gördük.’Tünelin ucundaki ışık b u olmalı’ diye düşündük ‘kurtulduk’.Sonra bir gün, daha dün bize deli gibi aşık olan insan çekip gidiverdi.Ya da artık eskisi gibi sevmediğini söyledi. Ya da başka birine aşık olduğunusöyledi.Ya da daha kötüsü, başka birine aşık oldu ama söylemedi.Telefonu açmamasından, elimizi tutmamasından, sevişmemesine bahane bulmakzorunda kalmamak için biz uyuduktan sonra yatağa gelmesinden anladık, birterslik olduğunu.Belki de sevmekten vazgeçen veya terk eden sevgilimiz değildi, bizdik.Fark etmez. Sonuçta aşk bitti. 
Şimdi her yer bomboş. Şimdi tekrar yalnızız. Başladığımız yere döndük.Yıllarca uğraştık, eksiğin ne olduğunu bulamadık. Halbuki her şeyi denedik, heryere baktık.Öyle mi? Bakmadığımız bir yer kaldı.İçimize bakmadık.Eksik parçayı dışarıda aradık ama içimizde saklı olabileceğini akıl etmedik.Birilerini sevdik, birileri bizi sevsin diye uğraştık ama kendimizi sevmedik.Şaşıracak bir şey yok, tabii ki sevmedik.Kendimizi sevsek bu kadar koşturur muyduk? Canımız yanmasın diye duvarlarınardına saklanır mıydık?Kendimizi boş sanıp doldurmaya uğraşır mıydık? Terk edilmekten korkar mıydık? 
Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti.Asıl eksiklik, çareyi başkasında aramaktı.Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir etmiyor.İnsan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor.‘Herkes beni sevsin’ diye uğraşınca kimse gerçekten sevmiyor, herkes sevgisineşart koyuyor, sınır koyuyor.Oysa ‘kendime duyduğum sevgi bana yeter’ diye düşününce, kendimizi olduğumuzgibi kabullenince yarım tamamlanıyor.Her şey bir oluyor. İşte o zaman perde aralanıyor. 
Acı diniyor.İşte o zaman başka `bir`i bir araya gelerek, hesabın kitabın, korkunun kaygınınhüküm sürdüğü sahte bir sevgi yerine, gerçek bir sevgi yaratılabiliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder